22 Temmuz 2011 Cuma

Neue Zeitschrift für Musik Üzerine # 1


1834 yılında Robert Schumann tarafından çıkartılan müzik üzerine gazeteden bir görüntü. Robert Schumann gazeteye 10 yıl boyunca önderlik ederek, editörlüğünü yapmış ve müzik üzerine yayınlar yayınlamıştı.

Robert Schumann, bizim şimdi yaptığımız blog yazarlığının bir benzerini gazete çıkartarak yapmış bir dehadır. Ara sıra keşke müzik üzerine bir gazete olsa diye hayıflanmıyor değilim. Neue Zeitschrift für Musik diye bir gazetenin varlığından bi haber olduğum dönemde sık sık düşündüğüm bir düşüncedir. Hatta Bir Baba Indie'ye katılma serüvenimde bir gün belki diye kafamda tasarladığım oldu.

Gazetelerimizin popülarite ve magazinsel boyutlarına olan ilgi, alaka bu düşüncelerimi ütopik kılıyor. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki; insanların gazete alma amacında saçmalıklar var. Mesela sadece bulmaca eki için alınan, ganyan-iddaa eki veren spor gazeteleri, halkın eğitim seviyesindeki geriliğin göstergesi olarak cinsellik içerek sayfalarla dolu yüksek reytingli gazeteler var. Hal böyleyken kalkıp kime hitaben bu gazeteyi çıkartmak için girişimde bulunabiliriz? Bazen sırf bu ülkedeki insanların kendilerini geliştirmekten ürkmesi, hızlı yoldan para kazanmak uğruna git gide kapitalistlerin tuzağına düşmesi beni bu topraklardan soğutuyor. Hayatımın geri kalan kısmını yaşamak için Ege'ye kaçmayı düşünürken, sınırlar ötesine, İrlanda'ya gitme isteğim artıyor.

Gazeteyi çıkartmanın benim için bir kar amacı gütmediğini belirtmek isterim. Maliyeti her neyse, satıştan gelecek para onu karşılasın yeter. Bunu maddi konular yüzünden insanların birbirleriyle olan ilişkilerinin yapaylığından sıkılmış biri olarak söylüyorum.

***

Brahms tüm şöhretini Schumann'ın gazete yazdığı yazıya borçlu desek yanlış olmaz. Biz müzik üzerine yazı yazan bloglar olarak sanırım bloglar hayatımıza girdiğinden bu yana milyonlarca duyulmamış ismi önermişizdir. Bir Baba Indie ile ilgili olarak A Troop of Echoes önerimiz belki çok fazla kişiye ulaşmadı; ama grup üyelerinin bizim siteyi bulmaları ve tavsiyemizi görmeleri üzerine şaşırdıklarına şahit olmuştuk. 

Müzik blogları sadece konser haberleri, konser eleştirileri paylaşmamalı. Müzik üzerine farklı düşünceleri öne sürmeli, bunu okuyucularıyla paylaşmalı. Fazıl Say'ın Kültür Bakanlığına eleştirileri üzerine düşüncelerini beyan eden kaç tane müzik yazarı var? Dikkat edin. Fazıl Say'ın yorumlarından bahsetmiyorum. Genel olarak müzik eleştirisi üzerine yazılardan bahsediyorum. 

Biz müzik yazarları, olumlu ve olumsuz eleştirilerimizin odağını doğru belirlemezsek dünya üzerinde serdar ortaç ve sinan akçıl (küçük harfle yazdım dikkat ederseniz) gibi gazeteleri süsleyen "müthiş besteci", "beste makinesi" gibi absürd ve gereksiz bir çok isimlerin saçma sapan şeylerine (beste değil 'şey') maruz kalmaya devam edeceğiz. İlk serdar ortaç hayranından "Ne yani, gıy gıy klasik müzik mi dinleyelim?" gibi bir eleştiri bekliyorum.

Yazıda, hedef bir müzik tarzı yok. İnsanlar gerçek müziği dinlemeli. Gerçekten iyi niyetle müzik yapmaya çalılan insanlara destek olmalı. İnsanların müziği blok flütle Süper Baba çalmanın ötesinde göremeyen daha doğrusu daha ötesini insanlara bunu göstermeyen Müzik Öğretmenlerinden utanmalı. Müzik Öğretmenlerimiz müfredat böyle diyecektir. Müfredat nedir? Müziğe yeteneği olan bir öğrenciye Paganini dinletmemek, caz müzik nedir diye anlatmamak, enstrümanlar hakkında bilgi vermemek, müzik kültürü üzerine iki kelam etmemek midir? Müfredat bizlere sadece notaları göster dediği için yeteneği olan nice öğrencilere bu haksızlığın yapılmasına kimsenin hakkı yok. Sen öğretmen isen, öğreten yüce bir varlık isen müfredatı çiğner, ideolojilerinle birilerinin senden bir parçada olsa ilham almasını sağlarsın.

Yine eğitim sistemindeki saçmalığa değinmek istiyorum. Hermann Hesse'nin Gertrud kitabındaki Kuhn karakteri de bir müzisyen. Kuhn gençliğinde tutkulu olduğu kızın uğruna karlarla kaplı bir yokuştan kayarken ayağını ebediyen sakatlayan bir müzisyen. Kitapta sık sık akademik eğitimin kendini nasıl bunalttığını, öğretmenlerinin egolarının iğrençliğini, müzikten soğuttuğunu anlatır. Müzisyen egosu iyidir; ama bir yere kadar. Bir kaç yıl önce, belkide hala Taksim'de, Kadıköy'de bir sürü gitarla gezen genç insan görebilirsiniz. Bazı saçma Müzisyen egosuna sahip insanlar "ayy gitar çalmakta ayağa düştü" gibi kötü düşüncelere sahip olabilir. Geçenlerde ise Garaj.org'da bir ilanda grup arayan virtüöz! olduğunu iddia eden birinin egoları olmayan müzisyenler aradığını okumuştum. Müzisyenlik enstrüman çalmak kadar mükemmel bir mentaliteye sahip olmaktır. Mentalitesi zayıf bir insanın saniyede bastığı bin nota değersiz ve anlamsızdır. İşte sırf bu yüzden mental eksikliği olan, ego sahibi akademisyenler ve aksi inkar edilmeyen torpil ile konservatuarlara öğrenci alan kurullar sadece iyi birer enstrümanist yetiştiriyorlar. Akademik eğitim alarak müzik hayatında bir yere gelen müzisyenlerin, alaylı diye tabir ettiğimiz kendi kendinin öğretmeni olan insanlara karşı sergilediği sert tutumda bu mental eksikliğin göstergesidir. 

Uzun süredir üzerinde düşündüğüm Müzikal Irkçılık üzerine bir şeyler yazmak istiyorum. Batı Müziği, Türk-Halk Müziği, Hint-Müziği gibi tanımların sadece o müziğin temasını ifade etmesiyle alakalıdır. Bunu kalkıp milliyetçilik ile bağdaştırmak yersizdir. Bizim ülkemizin taşralarında, belediyelerin açtığı kurslarda çocuklara sadece Türk-Halk müziği öğreten diktatör eğitmenlere anlam vermek güç. Türk-Halk Müziğini ve bağlamayı kötülemiyorum. Müziğin kendisinin ayrıştırılmasına karşı çıkıyorum. Bu konu üzerinden ilerleyen günlerde daha detaylı bir şeyler yazacağım. 

Konumuza dönersek Robert Schumann'ın yaptığı gibi bir gazete çıkartabilmek için; önce halkın kültür seviyesinde iyileştirmelerin yapılması gerekiyor. Bu iyileştirmelerin ardından belki bir gün bizimde müzikal gazetemiz olur. Belki o zaman gerçekten müzik nedir anlayabiliriz ya da eleştiriler ışığında anlatabiliriz. 

(...)  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder